Makaleler

Menfi Tespit Davasının Tanımı ve Yasal Dayanağı

Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu dava ile borçlu, gerçekte borçlu olmadığı bir parayı ödememek için hukuki koruma talep eder. Bu koruma, takip başlamadan önce veya takip sırasında talep edilebilir. Takip öncesi açılan davalarda ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulması mümkünken, takip başladıktan sonra ancak icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmesinin engellenmesi yönünde tedbir alınabilir.

Uygulamada en sık karşılaşılan örneklerden biri, borçlunun hakkında kambiyo senedine dayalı icra takibi yapılması ve senedin arkasındaki hukuki ilişkineyi inkâr etmesidir. Bu gibi durumlarda menfi tespit davası açılarak borcun gerçekte doğmadığı ileri sürülür.

Genel Kural: İspat Yükü Alacaklıda

Hukuk sistemimizde ispat yüküne ilişkin temel kurallar Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi ile belirlenmiştir. Bu hükümlere göre;

  • Bir hakkın varlığını iddia eden kişi, o hakkın doğumuna sebep olan vakıayı ispatla mükelleftir.
  • Kanunda aksine bir düzenleme bulunmadıkça, iddiasından lehine sonuç doğurmak isteyen taraf, bu iddiayı ispatlamakla yükümlüdür.

Bu genel kurallar doğrultusunda, menfi tespit davalarında borcun varlığını ispat yükü alacaklıya aittir. Zira borçlu, yalnızca borç ilişkisini inkâr etmektedir ve iddiada bulunan taraf alacaklıdır.

İstisna Hâllerde Borçlunun İspat Külfeti

Ancak, uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı üzere, her durumda ispat yükü alacaklıya yüklenmemektedir. Borçlunun savunmasının niteliğine göre ispat yükü yer değiştirebilmektedir. Aşağıdaki hâllerde ispat yükü borçluya geçmektedir:

  • Borçlu, borcun sona erdiğini (ödeme, ibra, takas vb.) ileri sürüyorsa, bu iddiayı kendisi ispatlamalıdır.
  • Borçlu, senedin teminat amacıyla verildiğini veya hatır senedi olduğunu iddia ediyorsa, bu savunmaların da kanıtlanması borçlunun sorumluluğundadır.
  • Senedin varlığını kabul etmekle birlikte farklı bir hukuki sebebe dayandığını savunuyorsa, bu farklı ilişkinin ispatı yine borçlunun yükümlülüğündedir.

Bu bağlamda, her somut olayda davacının neyi iddia ettiğine dikkat edilmeli; ispat yükü bu iddialar doğrultusunda doğru tarafa yüklenmelidir.

Senedin Talili ve İspat Hukuku

Kambiyo senetleri, şekil şartlarına bağlı, soyut borç ikrarını içeren belgeler olup, çoğu zaman alacağın sebebini içermemektedir. Ancak, senedin düzenlenme nedeni konusunda taraflar arasında ihtilaf çıkması durumunda, tarafların senedi “talil etmesi” gündeme gelir.

Yargıtay içtihatlarına göre;

  • Borçlu, senedin bir borç karşılığı değil de teminat amacıyla verildiğini ileri sürüyorsa, bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür.
  • Senette “mal karşılığı”, “nakit” gibi bir açıklama varsa, alacaklının bu açıklamanın gerçekliği yönünde delil sunması gerekir.
  • Tarafların her ikisi de senedin yazılı nedeninin dışında başka bir sebebe dayandığını ileri sürüyorsa, senet metni dışına çıkıldığından, genel ispat kuralları uygulanır.

Yargıtay Uygulaması: Menfi Tespit ve İstirdat Bağlantısı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2018/1526 E., 2018/1948 K. sayılı kararında belirtildiği üzere; menfi tespit davası açılmış ve ihtiyati tedbir alınmamışsa, icra takibi sırasında borcun ödenmesi hâlinde dava kendiliğinden istirdat davasına dönüşür.

Bu durumda mahkemenin, taraflardan ayrıca bir başvuru aramaksızın, yargılamaya istirdat davası olarak devam etmesi gerekmektedir.

Senede Karşı Delil ve Delil Yasakları

HMK m. 200-201 hükümleri gereğince, senede karşı ileri sürülen hukuki işlemler senetle ispat edilmek zorundadır. Bu düzenlemeyle, özellikle yazılı belgeye dayalı alacakların tanıkla ispatı önlenmek istenmiştir.

Ancak istisnai olarak HMK m. 203’te bazı hâller öngörülmüştür. Örneğin;

  • Taraflar arasında aile ilişkisi varsa,
  • Hukuki işlem niteliği itibariyle yazılı şekle bağlanmamışsa,
  • Senet alınmasının olağanüstü güç olduğu hâllerde,

tanık dinlenmesine izin verilebilmektedir. Bu istisnaların her biri somut olayda dikkatle değerlendirilmelidir.

Sonuç ve Değerlendirme

Menfi tespit davası açacak kişi, iddiasını hangi temele dayandırıyorsa, ispat yükü bu temele göre belirlenmelidir. Borcun hiç doğmadığı savunuluyorsa alacaklı borcun varlığını ispatlamalıdır; ancak borcun sona erdiği, senedin farklı amaçla verildiği gibi iddialar ileri sürülüyorsa, ispat külfeti borçluya geçer.

Menfi tespit davaları, şekli gerekçelerle reddedilebilecek nitelikte davalardır. Bu nedenle, dava açılmadan önce delillerin nitelik ve yeterliliği dikkatle değerlendirilmelidir. Davaya ilişkin strateji kurulurken, ispat yükü ve delil yasakları gibi usul kurallarına hâkim olunması şarttır. Aksi hâlde borçlunun haklı olduğu bir davada, sadece ispat yetersizliği nedeniyle haksız duruma düşmesi mümkündür.