Makaleler

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası Zamanaşımı

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası, miras bırakanın gerçekte mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı hileli taşınmaz devirlerine karşı, mirasçılar tarafından açılan bir hukuk davasıdır. Bu dava, miras bırakanın sahtelik veya göstermelik işlemlerle tapuda başka kişilere devrettiği taşınmazların gerçek iradesine aykırı şekilde yapıldığını ileri sürerek, devrin iptali ve mülkiyetin terekeye dahil edilmesini sağlamak amacını taşır. İlgili düzenleme, özellikle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu çerçevesinde şekillenir.

Bu yazımızda, muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davasında zamanaşımı süreleri, uygulamada karşılaşılan gecikme riskleri, Yargıtay kararları ışığında delil toplama süreci ve davada zamanın etkisi ayrıntılı olarak incelenecektir.

Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre Uygulanır mı?

Muris muvazaası davalarında zamanaşımı süreleri uygulanmaz. Tapu iptali ve tescil davasının dayandığı mülkiyet hakkı, Medeni Hukuk’a göre süreye bağlı olmayan mutlak haklar arasındadır. Bu nedenle, murisin muvazaalı işleminden zarar gören mirasçılar ölüme bağlı olarak her zaman bu davayı açabilirler. Ne var ki teorik olarak süreye tabi olmayan bu hakkın, pratikte zamanla zayıflaması söz konusudur.

Yargıtay, muris muvazaası nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davalarının, mülkiyet hakkına dayanması nedeniyle herhangi bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süreye tabi olmadığını istikrarlı kararlarında vurgulamaktadır. Bu durum, murisin sahtelik içeren işlemlerinin ürdünü tamamen ortadan kaldırma güvencesi sağlar.

Ancak dikkat edilmesi gereken husus, süre açılmasında herhangi bir yasal sınır olmamasına rağmen, uygulamada ispat güçlüğü ya da tanık kaybı gibi sorunlarla dava kaybedilebilir.

Davacı Davayı Ne Zaman Açabilir?

Bu dava, ancak miras bırakanın vefatından sonra açılabilir. Mirasçılık sıfatı, murisin ölümü ile kazanılır. Dolayısıyla muris hayattayken, mirasçıların bu davayı açması hukuken mümkün değildir.

Miras bırakanın ölümüyle birlikte, mirasçıların dava hakkı doğar. Bu noktada süre başlamaz; yani belirli bir zamanaşımı başlangıcından bahsedilemez. Ancak zaman ilerledikçe ispat yükü artar, çünkü delil bulmak zorlaşır.

Delillerin Yıpranması ve Zamana Bağlı Riskler

Her ne kadar yasal süre söz konusu olmasa da, fiilî olarak şu riskler ortaya çıkabilir:

  • Tanıkların vefat etmesi veya olayı hatırlamamaları
  • Banka kayıtlarının silinmesi (bankalar çoğu kaydı 10 yıl saklar)
  • Tapu işlemine ilişkin belgelerin kaybolması
  • Satın alan kişinin taşınmazı başka kişilere devretmesi
  • Üçüncü kişilerin iyiniyetli edinim iddiası ileri sürmesi

Bu nedenle davacının, davasını gecikmeksizin açması, olayların tazeliği ile delilleri toplaması büyük önem taşır.

Yargıtayın Değerlendirme Kriterleri

Yargıtay, muris muvazaasının varlığını aşağıdaki kriterlerle değerlendirir:

  • Satış bedeli ile piyasa değeri arasındaki fark
  • Murisin alıcıyla olan yakınlığı
  • Murisin satış amacının bağış olup olmadığı
  • Murisin satma ihtiyacı olup olmadığı
  • Alıcının ekonomik durumu
  • Örf ve adetler

Bu kriterler zamana bağlı olarak ispat edilemez hale gelebilir. Bu nedenle dava ne kadar erken açılırsa, muvazaanın ortaya çıkarılması o kadar kolay olur.

Üçüncü Kışilerin İyiniyeti ve Zaman Bağlantısı

Taşınmazı devralan üçüncü kişi iyiniyetliyse, tapunun iptali yerine alacak hakkı talep edilmesi gerekebilir. Çünkü TMK 1023. maddeye göre tapu kaydına güvenerek hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur. Şayet bu kişi işlemin muvazaalı olduğunu bilmiyor veya bilmesi beklenmiyorsa, dava başarıya ulaşmayabilir.

Sonuç ve Öneriler

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası, her ne kadar zamanaşımına tabi olmasa da, uygulamada gecikme hayati riskler doğurur. Bu nedenle murisin ölümü sonrasında mirasçıların vakit kaybetmeden:

  • Tapu devrini ınceletmesi
  • Delil toplamaya başlaması
  • Gerekirse taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir talep etmesi
  • Hukuki yardım alarak dava sürecini yönetmesi

gerekmektedir.

Sonuç olarak, zamanaşımı olmayan bu hak, zamana yenilmemelidir. Delil gücü zamanla zayıflayabileceği için, miras bırakanın vefatından sonra en kısa sürede harekete geçilmesi, mirasçının hakkını etkin korumasını sağlayacaktır.